Mitlerin kötü kadınları- Yeliz Vurgun
Eril kültür, kendi iktidarına karşı kadını geçmişten günümüze bir tehdit olarak gördü ve her alanda kötülüklerin kaynağı ilan etti
Mitler, eski çağlarda insanların korkularını, arzularını, hayal ettiklerini doğaüstü olaylarla harmanlayıp nesilden nesile aktardıkları efsaneler topluluğudur. Tarım üretimine yani yerleşik hayata geçildiğinde anaerkillikten ataerkilliğe de geçmiş olundu. Erkekteki avlanma kültürü, zamanla hiyerarşik toplum yapısını oluşturdu. Hayatın her alanındaki kadın erkek eşitsizliğinin temelini oluşturmuş oldu. Bu çatışma düzleminde uygarlıklarda kadın, tanrıça iken ilerleyen dönemlerde yerini gücü temsil eden, doğaya hükmeden erkek tanrılar aldı. Söylenceleri dinlediğimizde kadını tehlike olarak gören ataerkil düzenin oldukça etkin olduğunu, bu çerçevede efsanelerin oluşup şekillendiğini görürüz.
Tarihin ilk başkaldırısı
İnsanlık tarihinde birçok yaratılış miti anlatılır. Bu mitlerden birinde Tanrı topraktan ilk Adem’i ve ona eş olsun diye Lilith’i yaratır. Bu ilk çift cennetin bahçelerinde yaşamaya başlarlar. Lakin, Adem sürekli Lilith’ten şikayet eder. Kendisine hizmet etmediğinden, bahçe ile ilgilenmediğinden, tembel ve isteksiz oluşundan… Asıl sorun ise cinsel birlikteliklerinde Adem’in, Lilith’in hep altta olmasını istemesi, Lilith’e karşı üstünlük kurma ve hükmetmeye çalışmasıydı. Adem’in savunması şuydu: Toprak doğurganlığı simgelediği için Lilith toprakla eşdeğerdir, bu yüzden sırtı toprağa gelmelidir. Gökyüzü toprağın üzerindedir ve bu yüzden kendi sırtı gökyüzüne gelmelidir. Lilith ise aynı topraktan yaratıldıklarına göre eşit olmaları gerektiğini savunur. Temel olarak bu “eşit olma isteminde ortaklaşılamaması” sonucu Lilith, birlikte yaşamanın zor olacağını anladığında Tanrı’nın söylenmesini yasakladığı ismi söyler ve cennetten kaçar. Cinlerin kralı ile birlikte olur ve çocuklar doğurur. Adem, Tanrı’ya Lilith’i geri getirmesi için yalvarır ve Tanrı bunun için bir melek gönderir. Melekler Lilith’e “geri gelmediği takdirde her gün çocuklarını öldüreceklerini” söyler. Lilith’in bu tehdide karşı cevabı “hayır” olur ve cezalandırılır, tüm çocukları öldürülür. Bu olay üzerine o da Adem’den hamile kalanlara musallat olur. Bunun dışında zamanla Lilith’ten “güzelliğiyle erkekleri etkisi altına alan, onları günaha sokan dişi şeytan” olarak söz edilmeye başlanır. Birçok kültürde kızıl saçlı, bazen belden aşağı ateş sütunu bazen ise yılan olarak tasvir edilir. Ataerkil kültürün erkek egemen düşüncesi Lilith’i, erkekleri baştan çıkaran, çocukları öldüren bir canavar haline getirmiştir. Oysa en başından Lilith’in istediği tek şey eşitliktir. Ama eril yapı kendinden başkasını üstün görmez. Kendi dışındakilerin itaat etmesini ister ve itaat etmediğinde dışlar, ötekileştirir. Sümer Babil uygarlı 7 Mitoloji Mitlerin kötü kadınları Eril kültür, kendi iktidarına karşı kadını geçmişten günümüze bir tehdit olarak gördü ve her alanda kötülüklerin kaynağı ilan etti ğında, Lilith bir Tanrıça iken ataerkil sistemde iffetsiz bir canavar olarak adlandırılır.
Adem’e boyun eğmeyerek dünyadaki eşitsizliğe karşı ilk isyanı başlatan Lilith, binlerce yıl sonra Ortaçağ’da karşımıza çıkar. Kilise, otoritesinin sarsılacağını düşündüğü için direnen birçok kadını şeytanla işbirliği yapmakla ve cadılıkla suçlar. Suçlanan kadınların çoğu tıpkı Lilith gibi güzel, alımlı ve kızıl saçlara sahiptirler. Engizisyon mahkemelerinde yargılanan bu kadınlar kent meydanlarında ya idam edilirler ya da yakılırlar.
Lilith, bugün hala her alanda eşitsizliğe ve ataerkilliğe karşı verdiğimiz feminist mücadelenin bir figürüdür.
Pandora’nın dünyaya açılan kutusu
“Tanrıların armağanı” anlamına gelen Pandora, Yunan mitolojisinde erkekleri cezalandırmak için yaratılan ilk kadındır. Zeus’la arasında hep bir çekişme olan Prometheus, Tanrılar Tanrısı’ndan ateşi çalarak insanlara verir. Buna sinirlenen Zeus, Prometheus’a ve dünyada sadece erkeklerin yaşadığı topluluğa ceza vermek için su ve toprak karışımından bir kadın yaratır. Bedenini Athena süsler; Aphrodite güzellik ve çekicilik, Hermes ise zeka ve kandırma yetisi verir. Pandora artık dili yalanlarla, kalbi ihanetle dolu bir kadındır. Zeus, intikam için Prometheus’un kardeşi Epimetheus’u kullanır. Pandora’yı ona hediye olarak gönderir. Epimetheus, Pandora’ya aşık olur ve evlenirler. Zeus, evlilik hediyesi olarak Pandora’ya bir kutu verir ve bu kutuyu açmamasını söyler. Merakını daha fazla yenemeyen Pandora kutuyu açar ve bütün ölüm, açlık, kıskançlık, salgın hastalıklar dünyaya yayılır. Rahat bir hayat yaşayan erkekler, artık acı ve keder içinde kıvranacaklardır.
Zamanla Pandora’nın kutusu, kötü şeyleri barındıran anlamında kullanılmaya başlar. “Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü” sözü bu efsaneden gelir. Efsane, kadını dünyadaki kötülüklerin kaynağı olarak sunar. Bu da Antik Yunan’da kadının toplumdaki yerinin ve kadın düşmanlığının göstergesidir. Pandora’nın kutuyu açması eril dünyada kadının iradesizliğine, huzuru bozmasına ve erkeğin zıttı olarak görülmesine bir göndermedir. Bu yüzden kadın kontrol altında tutulmalı ve itaat etmelidir.
Medusa’nın öfkesi
Medusa ile ilgili birçok efsane vardır. Bunların en bilineninden bahsedelim: Stheno, Euryale ve Medusa adında üç kız kardeş vardır. Aralarında sadece Medusa ölümlüdür. Güzelliği bütün tanrıları büyüler, tanrıçaları kıskandırır. Ama o “kendini tanrıların hizmetine adamış bir bakiredir.”
Kendini tanrılara adayan Medusa, zeka ve strateji tanrıçası Athena’nın tapınağı Atina’da yaşar. Tanrıça Athena, Atina şehrinin koruyuculuğunu denizlerin tanrısı Poseidon’la girdiği mücadelede kazanır. Poseidon, Medusa’yı görür görmez etkilenir, her gün onu düşünmeye başlar. Bir gün ezeli düşmanı Athena’nın tapınağına gizlice girer ve Medusa’ya tecavüz eder. Durumu öğrenen Athena, mabedinde olan bu olayı hakaret sayar, Medusa’yı cezalandırır. Güzelliğini elinden alır ve bir canavara (yaratığa) dönüştürür. Medusa artık saçları yerine kafası canlı yılanlarla kaplı, bakanı taşa çeviren ölümcül gözlere sahip öfkeli bir canavardır. Verdiği cezayı az bulan Athena, Medusa’nın öldürülmesini ister. Gelecekte kahraman olarak anılacak olan Perseus, Medusa’yı öldürmekte gönüllüdür. Tanrı onu silahlarla donatır. Perseus, Zeus’tan keskin kılıcını, Hermes’ten kanatlı sandaletlerini, Hades’ten görünmezlik miğferini, Athena’dan aynalı kalkanını alır ve Medusa’nın kaldığı mağaraya doğru yola çıkar. Perseus, Medusa uyurken mağaraya girer. Zeus’un keskin kılıcıyla tek hamlede Medusa’nın başını gövdesinden ayırır. Medusa’nın başını tanrıça Athena’ ya verir, o da başı kalkanının üstüne asar. Yunan mitolojisine ait olan bu efsanede ağırlıklı anlatılan şey Poseidon’un Medusa’ya aşık olmasından çok Atina şehrini kaybettiği için tanrıça Athena’dan intikam almak istemesidir.
Erkek egemen kültürde Medusa, korkunun sembolü haline gelmiş, Perseus ise bu korkuyu ortadan kaldıran kahraman olarak ilan edilmiştir. Ataerkil yapı ne zaman tehdit altına girse ya da karşı taraftan kendini aşağıda hissetse, kadını tehlikeli bir varlıkmış gibi göstermeye başlar. Güçlü bir kadının tehdit unsuru olarak nitelendirildiği bu yapıda tecavüze uğraması, şeytanlaştırılıp yine bu yapı tarafından katledilmesi bir mitten çok geçmiş çağlardan günümüze kadar gelen kadın düşmanlığının, kadına olan kinin göstergesidir. Antik Yunan’da da kadın, her zaman bir tehdit olarak algılanmış, bu yüzden hükmedilmesi ve sahip olunması gereken bir obje olarak görülmüştür. Adında koruyucu, yönetici gibi anlamları barındıran Medusa, kötülüklerden koruduğuna inanıldığı için miğferlerde, kılıç kabzalarında, tapınak girişlerindeki sütunlarda yer almıştır hep. Ama bir yandan da ilk başlarda uzun hayatın, şifacılığın simgesi olan yılan, zamanla birçok kültürde iffetsizlik, şeytanlık, korku gibi kavramları içinde barındırmaya başlamıştır. Medusa’nın saçlarının yılan oluşu, eril kültürde bu kavramla eş tutulmuş ve bu kültürde ikna edici bir durum olmuştur. Aslında Medusa’nın taşa çeviren gözlerine baktığımızda korku değil, haksızlığa uğramanın vermiş olduğu öfkeyi; dünya tarihine baktığımızda kadının daima itaat ettirilmeye, susturulmaya çalışıldığı bir geçmişi olduğunu görürüz. Günlük yaşamda, evde, işte kısacası hayatımızın her alanında eşitsizliğe, şiddete, cinsel istismara maruz kalıyoruz. Medusa bugün eşitlik isteyen, haklarını savunan ve tacize, tecavüze, bedeni üzerinde söz sahibi olmaya çalışan ataerkil sisteme karşı sokağa çıkan kadınların öfkesidir. Bu, yeryüzünün ilk isyancısından, hayatı için isyan etmekten hiç vazgeçmeyecek olanlara, koca bir kadın tarihinin hikayesidir.