Devrimsel bir sevgi: Demiseksüellik – H.Melis Yılmaz
Sevgi de bir isyandır, bana sorarsanız. Başkaldırıdır, hatta devrimseldir.
Hayatımı ve benliğimi değiştiren ne oldu şu ana kadar diye soruyorum bazen kendime bir yerde takılı kaldığımda. Etrafımdaki arkadaşlarım nasıl değişti böyle, her gün görmeye alıştığım renkler neden bazı günler canlı geliyor bana, onları fark etmeden geçtiğim dünden sonra? Benim ulaştığım cevap hep sevgi oluyor ve umut.
Beslediğim kediler beni görünce bana doğru koşuyorlar, bacaklarıma dolanıyorlar ve onları sevdiğimde mırıldanıyorlar bana, bir kez başını okşadığım köpekler beni gördüklerinde kuyruklarını sallamaya başlıyorlar; beni derin kuyuların ucundan çekip geri getirmiş arkadaşım her gün bana, beni sevdiğini söylemeden gününü bitirmiyor. Sevgi her gün gördüğüm bir şey oldu ama her zaman burada olacak diye düşünüp bilinçsizce alıştığım bir şey olmadı asla.
Benim için bu kadar basitken, bazen neden anlaşılması bu kadar zor diye düşünüp şüpheye düştüğüm de oluyor. Ben sevgiye bu kadar açıkken, neden suçlu bakışlar döndürülüyor bana?
Ben ilk halama açılmıştım, sonra babama ve sonra da arkadaşlarıma. Demiseksüelim, ancak çok bilinmeyen bir yönelim olduğu için açıklamak durumunda kalıyorum genelde.
Demiseksüel; bir kişiden ancak belli bir bağ oluşturulduktan sonra hoşlanabilen, cinsel istekleri o zaman oluşabilen kişiler. Birinin görünüşünden etkilenemiyorum, ama düşüncelerinden, duruşundan ve eylemlerinden ve o kişiyi “o” yapan elementlerden etkilenebiliyorum. Belli bir bağ oluşması gerekiyor benim için ve bunu açıkladığımda nedense bazı insanlar korkuyor.
“Homofobi” kelimesini literatüre kazandıran George Weinberg, “Toplum ve Sağlıklı Eşcinsel” kitabında homofobiyi aynı zamanda “eşsincellerle aynı ortamda bulunmaktan duyulan korku” olarak tanımlar. Ben de sanıyorum ki olan bu.
Sevgiden korkuyor bazı insanlar, ya da kuir olan sevgiden korkuyorlar. Ben kendimi
söylediğimde, “Ya benden de hoşlanırsa?” diye düşünenler de oldu, 5 yılda birbirimizi anladığımı düşünürken benden, benim onu sevebileceğim korkusuyla uzaklaşan da oldu. Ben ise sevginin benim gücüm olduğunu düşünüyorum. Sevginin, aşkın, hoşlanmanın… Bunların metalaştırıldığı bir dünyada, ben demiseksüellerin gösterme kapatisesinde olduğu kuir sevginin bir tür başkaldırı olduğunu düşünüyorum.
Ben, cinsiyet fark etmeksizin herkesi sevebilirim, herhangi birine aşık olabilirim. Şu ana kadar hep yanımda durmuş arkadaşlarımı, beraber yürüdüğüm, beraber mahkeme salonlarında bekleyip sokaklarda beraber bağırdığım kadınları seviyorum. Her şeye rağmen hayatta olmayı seviyorum. Kış başında öldüğünü düşünüp atmaya kıyamadığım çiçeğin şimdi yaprak açıyor oluşunu seviyorum. Renklerimi seviyorum, kimliğimi, demiseksüel oluşumu seviyorum.
Sevgi de bir isyandır, bana sorarsanız. Başkaldırıdır, hatta devrimseldir.
Hadi, hepimiz isyan edelim homofobiye, transfobiye, Türkiye’deki diktatörlüğe, hayvanların uğradığı zulümlere, doğa katliamına, her gün işçi sömüren patronlara, halkı ölüme terk eden AKP’ye ve onun gölgesinde saklanan korkaklara, karartılan medyaya, şiddetin yanında olanlara; COVID-19 ile savaşırken yeterli malzememiz yok diye bağıran, bağırmalarına rağmen kaybettiğimiz sağlıkçılarımız için, her gün çalışmak adına virüsle yüzleşenler için, evde şiddet gören kadınlar, kuirler için! İSYAN!
*Bu yazı Feminist Fanzin için yazılmıştır.