LGBTİQ+ toplumun çoğunun hayatı ve geçimi COVİD-19 krizi sürecinde riskte – Humans Rights Campaign Foundation
LGBTİQ+ toplumun çoğunun hayatı ve geçimi COVİD-19 krizi sürecinde riskte (H.Melis YILMAZ çevirdi)
Covid-19 dünyayı silip süpürürken binlerce insan virüse yakalandı ve her topluluk bundan
etkilendi. Amerika’daki LGBTIQ+ topluluğu- dünyadaki birçok toplulukla beraber- görülmemiş
zorluklarla yüzleşecek.
Salgın, Amerika’da artan bir halk bilinci kazandıkça, Ulusal LGBTIQ+ Kanser Ağı (National
LGBTIQ Canser Network), GLMA: LGBTIQ Eşitliğini Geliştiren Sağlıkçılar (Health
Professionals Advancing LGBTIQ Equality) ve diğer LGBTIQ+ destekleyici gruplar, Covid-19
krizi esnasında LGBTIQ+’ların sahip olacağı eşsiz ihtiyaçlara bilinç kazandırmak için çalıştı.
100’den fazla LGBTIQ+ destekleyici grup, Human Rights Campaingn Foundation (İnsan
Hakları Kampanyası Kuruluşu) da dahil, topluluğun ihtiyaçlarının tamamının farkında olmaları
için sağlık hizmeti sağlayanlara ve politikacılara bir çağrıda bulundu. Çoğu LGBTIQ+
topluluğunun altında yatan açıklık ekonomik eşitsizliktir ki bu, küresel salgının gerçekliğini
şiddetlendirecektir.
HRC Kuruluşu, Amerika’da neredeyse 14 milyon LGBTIQ+ yetişkin ve 2 milyon LGBTIQ+
genç olduğunu tahmin ediyor. HRC Kuruluşu’nun Genel Sosyal Anket (General Social Survey)
veri analizine göre, 5 milyon işten fazlası Covid-19’dan etkilenmeye daha meyilli. Bunlar
restorantlarda ve yemek servislerinde, hastanelerde, K-12’de ve yüksekokullarda, ve perkande
sanayisinde çalışanları kapsıyor.
Covid-19’un küresel ekonomiye etkisi hakkında az şey biliniyor. Buna ek olarak, Covid-19’un
uzantısı olan ekonomik etkinin LGBTIQ+’lar ile onların enfekte olmasının yüksek riski ve sağlık
sorunları üzerindeki etkisi de çoğunlukla bilinmiyor. Bu makale, Covid-19’un LGBTIQ+
topluluğunun yaşamını ve geçimini ortansız oranlarda negatif etkileyebileceği durumları
özetleyecek.
Bu makalenin açıkça belirttiği gibi, Covid-19’un sonucu olan yüksek riskli sağlık sorunlarına ek
olarak, Amerikalı LGBTIQ+’lar, yoksullukta yaşamaya, yeterli tıbbi bakıma, ücretli hastalık
iznine ve salgın süresince esas gerekliliklere erişimden yoksun olmaya, genel popülasyondan
daha yatkındır.
ARTAN MARUZ KALMA, EKONOMİK EŞİTSİZLİK VE BAKIMIN ÖNÜNDEKİ
ENGELLER
Birçok LGBTIQ+, Covid-19 krizinin vuracağı sektörlerde çalışmakta. LGBTIQ+’lar, aynı
zamanda, LGBTQ+ olmayan akranlarıyla karşılaştırılınca daha büyük ekonomik eşitsizliklerle
yüzleşiyor, ki bu da Covid-19 krizi süresinde borçsuz kalmak için gereken kaynaklardan
çoğunlukla mahrum olacaklar demek oluyor.
LGBTIQ+’LAR ENFEKTE OLMA RİSKİ YÜKSEK İŞLERDE ÇALIŞIYOR
LGBTIQ+’lar, enfekte olma riski yüksek olan ve genellikle Covid-19 krizine daha açık ve/veya
ekonomik olarak daha hassas olan işlerde çalışmakta. HRC Kuruluşu’nun 2018 Genel Sosyal
Anket (General Social Survey) veri analizi, Amerika’daki LGBTIQ+ yetişkinlerinin çalışmaya en
çok meyilli olduğu 5 işi buldu. LGBTIQ+’ların çalıştığı tüm işlerin neredeyse %40’ınu oluşturan
bu ilk 5, şunları içeriyor:
1. 2 milyon restorantlarda ve yemek servislerinde çalışıyor (%15)
2. 1 milyon hastanelerde çalışıyor (%7.5)
3. Yaklaşık 1 milyon K-12 eğitimde çalışıyor (%7)
4. Yaklaşık 1 milyon kolejlerde ve üniversitelerde çalışıyor (LGBTIQ+ yetişkinlerinin
%7’si)
5. 1 milyonun yarısı parkande sanayisinde çalışıyor (LGBTIQ+ yetişkinlerinin %4’ü)
Bu istatistikler gösteriyor ki; bu işlerdeki 5 milyondan fazla olan LGBTIQ+ işçileri, Covid-19
salgınından ağır bir şekilde etkilenebilir. Karşılaştırmak gerekirse, bu 5 iş, LGBTIQ+
olmayanların çalıştığı işlerin sadece %22’sini oluşturuyor. 19 Mart 2020’den itibaren, medyanın
raporuna göre, en az 15 eyalet valisi tüm restorant servislerinin durdurulmasını emretti ki bu, bu
işçilerin mesailerini ya da işlerini kaybedebileceği anlamına geliyor. Bu sırada, bu krizin ön
cephelerinde hizmet veren hastane çalışanları, virüse karşı artan bir maruz kalma riskindeler.
Dahası, birçok öğretmenin ve profesörün iş hayatları, az desteği olan ya da hiç olmayan sanal
sınıflar etrafında yeni talepler yönlendiren Covid-19 tarafından esasen değiştirildi.
LGBTIQ+’LAR DAHA YOKSUL
LGBTIQ+’ların nerereyse onda biri işsiz, ve yoksulluk içinde yaşamaya heteroseksüellerden ve
cisgenderlardan daha yatkın, bu da ihtiyaç duydukları sağlık hizmetleri ya da profilaksi
hizmetleriyle etkileşime geçmeyi her zaman karşılayamıyorlar demek. Davranışsal Risk Faktörü
Gözetleme Sistemi (Behavioral Risk Factor Surveillance System) verisinin 2019 Williams
Kuruluşu analizine göre, heteroseksüel ve cisgender benzerlerinin tahmini %16’lık yoksulluk
oranı ile karşılaştırılınca, Amerika’daki LGBTIQ+ yetişkinlerinin beşte biri (%22) yoksulluk
içinde yaşıyor. Amerika’da, özellikle yetişkin transların (%29) ve cisgender biseksüel kadınların
(%29) yoksulluk oranları, diğer grupların çok daha üstünde. Dahası, siyahi (%40) ya da latin
(latinx, %45) yetişkin translar, yoksulluk içinde yaşamaya diğer herhangi bir ırktan olan
translardan daha yatkın.
Yüksek yoksulluk oranlarına ek olarak, HRC Kuruluşu’nun Davranışsal Risk Faktörü Gözetleme
Sistemi analizi, yetişkin LGBTIQ+’ların beşte birinin ihtiyaç duyduklarında doktora
gidemediklerini, çünkü bunu karşılayamadıklarını buldu. Gerçekleri kötüleştirmek gerekirse,
siyahi yetişkin LGBTIQ+’lar (%23), latin yetişkin LGBTIQ+’lar (%24) ve tüm trans kadınlar
(%29) masraflar yüzünden doktora gitmekten kaçınmaya en çok meyilli olanlar.
Bu yüksek işsizlik ve yoksulluk oranları ayrımcılıkla bağlantılı olabilir. Eşitlikteki yeni
gelişmelere rağmen, ülkeye yayılmış LGBTIQ+’lar ve LGBTIQ+ aileler, işte de dahil olmak
üzere, hayatlarında ayrımcılığa uğramaya devam ediyor. The Center for American Progress
raporuna göre, LGBTIQ+’ların %11 ila %28’i cinsel yönelimleri yüzünden terfi
ettirilmediklerini, trans işçilerin %27’si trans kimlikleri yüzünden kovulduklarını, işe
alınmadıklarını ya da terfi ettirilmediklerini belirtti. Böyle bir ayrımcılık, LGBTIQ+ toplumu
içinde en açıkta olanların arasında yoksulluk ve ekonomik zorluk riskinin artmasına sebebiyet
verir.
LGBTIQ+’lar, hâlâ her gün ailelerini kabul ettirmek için savaşıyorlar ve -Amerika boyunca 2 ila
3.7 milyon çocuk yetiştiren eşsincel aileler dahil- binlerce LGBTIQ+ ailesi, ayrımcılıktan açık
bir korumaları olmayan eyaletlerde yaşıyor. Bu sistematik ayrımcılık, yoksulluk ve ev
güvensizliği riskini arttırmaya ve LGBTIQ+ topluluğunun en açıkta olanları arasında sağlık
sıkıntılarını ve sosyal izolasyonu kötüleştirmeye neden oluyor. Çocuk yetiştiren eşcinsel çiftler
yoksulluk sınırına yakın yaşamaya en yatkın olanlar. Bekar LGBTIQ+ ebeveynler için risk daha
da yüksek. Marjinalleştirilmiş çeşitli kimliklerin bileşkesinde yaşayan aileler için, bu günlük ve
sistematik ayrımcılık, sadece öz saygılarını düşürmekle kalmıyor, aynı zamanda net kazançlarını
da tehlikeye atıyor.
SAĞLIK GÜVENCE UÇURUMLARI GERÇEK
Sağlık hizmetlerini karşılayabilmek ve bunlara erişebilmek Covid-19 testi olmak için esas
olduğu gibi, hastalığın semptomlarını tedavi etmek için de esastır. Ancak, LGBTIQ+’lar -tıbbi
zorunluluk durumlarında bile- bir doktoru ziyaret etmek için gereken kaynaklardan ve sağlık
güvencesinden mahrum olmaya, LGBTIQ+ olmayan akranlarından daha yatkın. HRC
Kuruluşu’nun 2018 Davranışsal Risk Faktörü Gözetleme Sistemi analizine göre, LGBTQ+
olmayan yetişkinlerin %12’siyle karşılaştırıldığında, yetişkin LGBTIQ+’ların %17’sinin
herhangi bir sağlık güvencesi yok. Dahası, renkli LGBTIQ+ yetişkinlerinin %23’ünün, yetişkin
transların %22’sinin ve renkli yetişkin transların %32’sinin hiçbir şekilde sağlık güvencesi yok.
Bu, tıbbi olarak zorunlu olduğunda bile tıbbi bakımın geçiştirilmesine ve tıbbi bakıma tammen
erişildiğinde ağır ekonomik zorluklara yol açabilir.
ÜCRETLİ İZİN ÇOĞU İÇİN ERİŞİLEBİLİR DEĞİL
Bakıcılık, bir ailenin net kazancını zorlayabilir. Yeni bir çocuğu karşılamak olsun, hasta bir aile
üyesine bakmak olsun ya da kendi ciddi hastalığıyla uğraşmak olsun, işçiler, büyük çoğunlukla,
ihtiyaç duydukları zaman ile bel bağladıkları iş arasında seçim yapmaya zorlanıyorlar. Ücretli
izne erişim, bu önemli hayat hadiselerinin yarattığı uçurumun kapanması ve ailelerin sağlıklı
kalmasına yardım etmek için esastır.
Konu ücretli tıbbi ve aile iznine geldiğinde, Amerika, diğer sanayileşmiş ülkelerin çok gerisinde.
Amerika, aynı zamanda, çalışan yetişkinlere ücretsiz izin (bir çalışanın yeni çocuğu
karşılamasınu ya da hasta bir aile üyesi ile ilgilenmesini sağlayan izin) öneren tek sanayileşmiş
ülke. Kapsamlı bir ücretli izin yoksunluğu, Amerika içindeki tüm sosyal statüdeki insanların
evrensel tecrübesidir. Ancak, LGBTIQ+’lar ve aileleri, bu ağır politikalardan eşi benzeri
olmayan bir şekilde etkilenmekte. HRC Kuruluşu’nun 2018 LGBTIQ+ Ücretli İzin Anketi
(LGBTIQ Paid Leave Survey) bulgusuna göre, anketi cevaplandıranların yarısından azı
işverenlerinin politikalarının tüm cinsiyetlerden yeni ebeveynleri eşit olarak kapsadığını, ve
sadece %49’u işveren politikalarının, bir ailenin çocuk karşılama yöntemlerinin çoğunu -doğum,
evlatlık edinme ve koruyucu ailelik dahil- eşit derecede içerdiğini belirtti.
İzin alan LGBTIQ+’lar, ücretli izin politikalarına erişimde -bu politikaların olduğu yerlerde bilebüyük zorluklarla karşılaşıyorlar. Biliyoruz ki, hayati bir hadise ile karşı karşıya olan
LGBTIQ+’lar, genelde, kapsayıcılığın altındaki politikalarla işten izin alıyorlar. 2018 Anketine
verilen cevaplar, işverenleri resmi bir ücretli izin politikası benimsemiş olan LGBTIQ+
çalışanları için bile, eğer izin LGBTQ+ kimliklerini açıklamalarını gerektiriyorsa, bunu talep
etmekten ayrımcılık korkusuyla beşte birinin vazgeçtiklerini gösterdi. Ve, bizi basitçe
olduğumuz kişi yüzünden kovulmaktan koruyacak net federal yasalar olmadan, LGBTQ+
çalışanları, aynı zamanda, izin talep ettiklerinde açılmaya zorlanmaları durumunda kovulma
tehlikesiyle karşı karşıyalar.
Bu da, eğer biri LGBTIQ+ çalışanların Covid-19 pozitif olduğundan şüphelenirse, LGBTIQ+
çalışanlarının kendileriyle ya da başka aile üyeleriyle ilgilenmek ve hastalığı yaymayı minimuma
indirmek için izin alamayabilecekleri demek oluyor. HRC Kuruluşu’nun 2018 LGBTIQ+ Ücretli
İzin Anketi’ne göre, anketi cevaplandıranların %50’si tıbbi bir nedenden dolayı izin aldı. Ancak,
sadece %29’u işverenlerinin özellikle tıbbi bir neden için ücretli izin önerdiğini ve bunu
kullanma haklarının olduğunu söyledi. Sadece %20’si sevdikleriyle ilgilenebilmek için ücretli
izne erişebildiklerini, çoğunu ciddi şekilde hasta olan sevdiklerinin yanında olabilmek için
hastalık ya da tatil günlerini veya ücretsiz izin kullanmaya zorladıklarını belirtti. Ayrıca, bu aynı
insanlar, Covid-19’dan muzdarip sevdikleriyle ilgilenebilmek için, sınırlayıcı izin politikaları
yüzünden izin alamayabilir.
YAŞLI LGBTIQ+’LAR GÖRÜLMEMİŞ ZORLUKLARLA YÜZ YÜZE
Konutta, işe alınmada ve sağlık hizmetlerindeki sistematik ayrımcılık, yoksulluk adına yüksek
bir risk yaratıyor ve yaşlanmakta olan LGBTIQ+’lar arasındaki sağlık sıkıntılarını ve sosyal
izolasyonu arttırıyor. Akranların ve sağlık hizmeti sunanların tacizi, birçok yaşlı LGBTIQ+ ve
ailelerini susturuyor. Devletsel sosyal servis programları, bu krizlerle karşılaşan her yaştan
insanlara kritik destek sağlıyor. Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanlığı (Health and Human
Services Department), Ulusal Bilimler Akademisi’nden (National Acedemy of Sciences),
LGBTIQ+’ların sağlık durumunu belirten bir rapor hazırlamasını istedi. Raporun bulguları açık
ve netti. Rapor, yaşlı LGBTIQ+’ların sağlık eşitsizliklerini, sağlık hizmetleri servislerine
engeller dahil, ve Yaşlı Amerikanlar Yasası (Old Americans Act) altında temin edilmiş ihtiyaçlar
gibi, eşsiz gereksinimlerini özellikle belirtti. Rapor, daha yaşlı transları ilgilendiren; yüksek
oranlarda cinsel saldırı ve şiddet, araştırmalar ile anketlerde genel bir veri noksanlığı ve
görünmezlik, aile reddi oranları ile LGBTIQ+ topluluğu içindeki herhangi bir popülasyondan
daha yüksek izolasyon gibi birkaç endişenin altını çizdi. Rapor, ayrıca, “yaşlı ve trans olma
bileşimiyle oluşan stigmanın, potansiyel olarak hem ayrımcılık hem stigma formlarını
şiddetlendirerek güçlü travmatik bir baskı görevi görebileceğini” buldu.
Sağlık ve İnsan Servisleri raporu, ulaşımı, izolasyonu ve yaşlı LGBTIQ+’ların ihtiyaçlarını
karşılamada başarısız olmuş devlet programlarını, bu popülasyonun sağlık durumunu baltalayan
faktörler olarak ilan etti. Kırsal alanlarda yaşayan yaşlı LGBTIQ+’lar, ayrımcılık yapmayan
bakıma (culturally competent care) ve sosyal desteğe ulaşmak için, daha bile aşırı engellerle
yüzleşti.
SAGE’ye göre, yaşlı LGBTIQ+’lar yalnız yaşamaya 2 kat daha meyilliler ve çocuk sahibi
olmaya 4 kat daha az yatkınlar, ki bu, yaşlı LGBTIQ+’ların aileden bakım ya da destek almadan
yoksun olma riskinde oldukları anlamına gelir. Hareket Geliştirme Projesi’ne (Movement
Advancement Project) göre, Amerika’da 27 milyondan fazla yaşlı LGBTIQ+ var. Ancak, AARP
tarafından yapılan bir yaşlı (50+) LGBTIQ+ anketi, ankete cevap verenlerden dörtte üçünün
yaşlandıkça aileden ve arkadaşlardan yeterli destek alma konusunda endişeli olduklarını buldu.
Bu, LGBTIQ+’ların altından mühim olan güvenli ağları çekip alan aile reddinin etkileriyle
birleşebilir. Nihayetinde bu, Covid-19 görülürse veya göründüğünde, tedavi ile desteğe erişimi
daha zorlaştırabilir.
LGBTIQ+ GENÇLİĞİ EŞSİZ ZORLUKLARLA KARŞI KARŞIYA
LGBTIQ+ gençleri, evsizliği, güvensiz ev yaşamını ya da koruyucu aile ile yaşamayı tecrübe
etmeye, cisgender ya da heteroseksüellerden daha yatkınlar- çoğunlukla aile reddi yüzünden.
Hatta, HRC Kuruluşu’nun 2018 LGBTIQ+ Gençliği Raporu, genç LGBTIQ+’ların ne sıklıkla
aile reddi ile yüzleştiğini ortaya koyduğu gibi, gençlerin %67’sinin ailesinin LGBTIQ+’lar
hakkında olumsuz yorumlarda bulunduğunu da ortaya koydu. Dahası, True Colors United, genç
LGBTIQ+’ların evsizliği, LGBTIQ+ olmayan gençlerden tecrübe etmeye, tahmini %120 daha
yatkın olduklarını buldu. Ayrıca, koruyucu aile ilgisindeki gençlerin tahmini %30’unun ve evsiz
gençlerin tahmini %40’ının LGBTIQ+ olarak tanımlandıklarını buldu.
Bu, çoğu genç LGBTIQ+’ların, ağırlıklı olarak devlet okulları ve çocuk esirgeme kurumları
tarafından sağlanan yemeğe ve diğer kaynaklara bel bağladığı anlamına geliyor. Covid-19’un bir
sonucu olan geniş çapta okulların kapatılmasına bağlı olarak genç LGBTIQ+’lar, okullarca
sağlanan temel ihtiyaçlara erişememe riskindeler. Genç LGBTIQ+’lar, hiç destekçi olmayan
yerlerde kalmak zorunda da olabilirler- aile reddi ile yüzleştikleri evler dahil.
COVID-19’A BAĞLI SAĞLIK RİSK FAKTÖRLERİ: MARUZ KALMA VE SAĞLIK
SORUNLARI
Birçok LGBTIQ+, Covid-19’a yakalanma ya da yakalandıktan sonra sağlık sorunlarının artması
riskini büyüten çeşitli hastalıkları taşıma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.
SOLUNUM RİSKLERİ
Covid-19, en yaygın semptomları solunumla ilgili olan zoonatik bir virüs. Virüs, en çok
öksürerek ya da hapşırarak solunum damlacıklarının (respiratory droplets) geçişi ile insandan
insana yayılıyor. LGBTIQ+ Kanser Ağı’na göre, daha ciddi Covid-19 vakaları için sigara içmek,
riski arttırıyor. Ne yazık ki, Amerika’daki LGBTIQ+’lar, genel popülasyona göre sigara içmeye
daha meyilli. HRC Kuruluşu’nun 2018 Davranışsal Risk Faktörü Gözetleme Sistemi veri analizi,
yetişkin LGBTIQ+’ların %37’sinin, LGBTIQ+ olmayan yetişkinlerin %27’si ile
karşılaştırıldığında her gün sigara içtiğini buldu. Amerika’nın Astım ve Alerji Kurumu (The
Asthma and Allergy Foundation of America), astım hastalarının coronavirüs sonucu olan ağır
semptomları gösterme riskinde olduklarını tahmin ettiklerini belirtti. HRC Kuruluşu’nun 2018
Davranışsal Risk Faktörü Gözetleme Sistemi analizi, LGBTIQ+ olmayanların %14’ü ile
karşılaştırıldığında, yetişkin LGBTIQ+’ların %21’inde astım olduğunu saptadı.
DİĞER KRONİK HASTALIK RİSKLERİ
Özellikle zayıf bir bağışıklık sistemi olan kronik hastalar, Covid-19’a yakalanmaları durumunda
sorun yaşamakta daha büyük risk içindeler. Diyabet hastaları, Covid-19’a yakalanmaya genel
popülasyondan daha yatkın değilse de, American Diyabeti Kuruluşu (American Diabetes
Association), diyabet hastalarını, eğer diyabetik durumları kontrol altında değilse Covid-19
sonucu ciddi sorunlar yaşamaları gibi yüksek bir ihtimal olduğu konusunda uyarıyor. HRC
Kuruluşu’nun 2018 Davranışsal Risk Faktörü Gözetleme Sistemi analizine göre, 1.4 milyon
LGBTIQ+ diyabetik. Covid-19 sonucu olan sıkıntıları yaşama riski, yaşlı LGBTIQ+’lar için
yaşla beraber artıyor. HRC Kuruluşu’nun 2018 Davranışsal Risk Faktörü Gözetleme Sistemi
analizine göre, 50 yaş ve üstündeki LGBTIQ+’ların beşte biri diyabetik.
AIDS California Ofisi’ne göre, Covid-19’un HIV pozitif olanlar üzerindeki etkisi şimdilik
bilinmiyor. Ancak, araştırma, belli kronik tıbbi durumları olanların Covid-19 ile bağlantılı ciddi
hastalıklara yakalanma risklerinin fazla olduğunu ortaya koyuyor. HIV pozitif olanlar, yaş,
kardiovasküler ile kronik akciğer hastalığı ve bağışıklık sistemi zayıflığı dahil olmak üzere, bu
durumlara sahip olmaya daha yatkın. Hastalık Kontrolü Merkezlerine (Centers for Disease
Control) göre, bu durumun siyahi ve latin (latinx) topluluklarına etkisi daha büyük olacak. Başka
erkeklerle cinsel ilişkiye giren siyahi cisgender erkeklerin ikide biri ve aynı şekilde olan latin
(latinx) erkeklerin dörtte biri HIV pozitif olacak. Bugün, siyahi trans kadınların ikide biri ve latin
trans kadınların dörtte biri HIV pozitif.
SONUÇ
Bu makale, Covid-19’un LGBTIQ+ topluluğunun hayatlarını ve geçimlerini orantısız oranda
olumsuz etkileyebileceği yönleri özetledi. Birçok durumda, LGBTIQ+ olmayanlara kıyasla
LGBTIQ+’ların yapmaya meyilli oldukarı işler, yoksulluk, ücretli izin yoksunluğu ve LGBTIQ+
olmayanlara kıyasla yaşadıkları sağlık eşitsizlikleri nedeniyle, LGBTIQ+’lar hem ekonomik hem
sağlık eşitsizliklerine maruz kalmada daha büyük riskteler. Bu demek oluyor ki; Covid-19’a karşı
tepki veren devletler, politikacılar ve özel sektörler, bu krize hitap eden planlarında mutlaka
LGBTIQ+’ların eşsiz durumlarını aktif olarak düşünmelidir. Bu, özellikle LGBTIQ+ topluluğu
içinde en çok marjinalize edilmişleri içeriyor. Örneğin, Covid-19’a karşı verilen tepkiler,
mutlaka sosyal izolasyon içinde olan yaşlı LGBTIQ+’ların bakıma ve yeterli temel ihtiyaçlara
erişimdeki zorluklarını, ya da okul yönetimleri değişirken yemek düzeni kurmada zorlanan evsiz
genç LGBTIQ+’ları mutlaka kapsamalı. Bu tepkiler, aynı zamanda, yoksulluk içinde yaşayan ya
da masraflar yüzünden tıbbı bakımlarını bırakmaya daha yatkın olan renkli LGBTIQ+’ları ve
transları da mutlaka içine almalı. Son olarak, politikacılar, ücretli izni tüm işçilerin erişimine
açmayı öncelikli kılmalıdır. Ücretli izne erişim olmadan, ücretsiz izne ayrılan çoğu Amerikalı
sabit bir gelir olmaksızın finansal kaosa atılıyor ve market ve kira gibi günlük harcamaları
kontrol edemiyorlar- özellikle bir sağlık krizi süresinde. Daha fazla Amerikalı ücretli izne
eriştikçe, çalışan LGBTIQ+’ların ve sevdiklerinin ihtiyaçlarının tamamının düşünüldüğünden ve
eşit olarak korunduğundan emin olmalıyız.