ÇevirilerDerlediklerimizTersine DünyaÜniversite

Şili’de Feminist Hareketin Bir Yere Kaybolacağı Yok – Bree Busk

Şilili feministler, öğrenci direnişi ve uluslararası kürtajın yasallaştırılması mücadelesiyle 2018 süresince hareketlerini sağlamlaştırdılar.

 Çeviren: Pınar Fidan  Düzenleyen: Damla Tepe

Şili’de 2018’in feminist öğrenci dalgası o kadar aniden yükseldi ve  o kadar hızlı yayıldı ki, etkisi ulusal sınırların çok ötesine geçti. Feminizm ülkenin birçok toplumsal hareketinin yanı sıra hükümet politikasının seyrini değiştirerek kamu bilincine kendini kabul ettirdi. Ülkeyi yedi yıl önce sallayan öğrenci hareketi gibi, bu da üniversite ve lise öğrencileri tarafından teşvik edilen bir dizi çığır açan etkinlikle olduğu kadar Şili’de şimdiye kadar yapılmış en büyük feminist seferberliklerle gerçekleştirildi.

Bu dizideki ilk makale, şu anki Şili feminist hareketinin, Şili’nin çeşitli sosyal mücadelelerini çapraz ve çok sektörlü politikalar yoluyla nasıl canlandırabileceğini anahatlarıyla gösterdi. Söz konusu strateji,  Şili’deki neoliberal projenin yarattığı acıya ve ataerkil şiddetin yaygın tehdidine yanıt olarak , “Yaşamın Güvencesizleştirilmesine* Karşı!” sloganı altında toplanan feminist koalisyon Coordinadora 8 de Marzo ( 8 Mart Hareketi – C8M) ile hayata geçirilmiş oldu.

C8M, ideolojik çatışmalarla dolu bir hareketten ortaya çıktı ve dış tehditlere maruz kaldı. 2018 Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü’nde büyük çapta bir seferberliği tertiplemelerinin ardından, organizatörler iç bölünmelerin baskısı altında kolayca dağılabilir veya çökebilirdi. Aksine, üniversitelerde öfkenin zirveye çıkması neticesinde feminist hareketi ülke çapında tetikleyen eylemin başına geçtiler. Bu olaylar dizisi Mayo Feminista (Feminist Mayıs) olarak adlandırıldı ve C8M’nin genişleyen hareketi en iyi temsil eden topluluk olarak öne çıkmasının yolunu açtı.

2018 ilerledikçe, öğrencilerin okula başlamasından kaynaklı olarak üniversite işgalleri dalgası azalmaya başladı. Ancak, kürtaj hakları mücadelesinde tarihi ilerleme kaydeden Arjantinli feministlerin enerjisi hareketi hayata döndürdü. Temmuz ayına kadar Şili feministleri, sınır ötesi compañera (arkadaş)’larına öykünerek kendi yeşil bandanalarını giydiler. Sonuç olarak, Şili’nin büyüyen faşist hareketi ilk karşı saldırısını başlattı. Bunlar olurken, değişen siyasi manzara hem taban örgütlenmeleri hem de hükümet güçlerini feminist öğrenci dalgasının açtığı yeni gerçekliğe adapte olmaya zorladı.

*Prekarizasyon

MAYO FEMINISTA

Feminist dalga, cinsel taciz şikayetlerinin ele alınmasında yetersiz üniversite liderliği dolayısıyla kolektif gerilimin artmasıyla ilerledi. Bazı öğrenci toplulukları, istismar vakalarını çözmek için bir protokol uygulama konusunda başarılı bir şekilde üniversitelere baskı yaparken, bürokrasinin yavaşlığı ve idarecilerin isteksizliği genellikle hayal kırıklığı yaratan sonuçlara yol açtı. Diğer kurumların herhangi bir protokolü yoktu.

Öğrenci hareketinin bir dayanağı olduğu durumlarda, bu konu cinsiyetçi olmayan eğitim, kuir ve trans öğrencilerin kurumsal kabulü, cinsel taciz ve ayrımcılıktan uzak bir eğitim deneyimi gibi daha yerleşik taleplere dönüştürüldü. Feminist öğrenciler bu ortak taleplerden güç ve yön aldılar, aynı zamanda kendi politik önceliklerini tanımlamak ve uygun taktikleri belirlemek için kendi departmanları düzeyinde örgütlendiler.

Şili’de liseler ve üniversiteler, diktatörlükten önceki döneme kadar uzanan, onlarca yıl kendi kendine örgütlenmiştir. Güçlerini kullanmak için grevleri, okul işgallerini ve halk meclislerini kullanarak yine halka hitap eden mücadele anılarından yararlanıyorlar. Daha büyük öğrenciler, genç öğrencilere rehberlik edip tarihsel dersler verirken hareketleri için de sürekliliği sağlıyor. Feminist talepler bir süredir öğrenci programına dahil edilmişti; ancak 2018’de feminist grevlerin patlaması, değişimin yeterince hızlı gerçekleşmediğini gösterdi.

İlk feminist işgal veya toma, Nisan 2018’de Şili’nin güneyinde bulunan Universidad Austral’da, cinsel tacizle suçlanan bir profesörün disiplin davasına tepki olarak gerçekleştirildi. Hemen ardından, Universidad de Chile (UCh) hukuk fakültesinde daha öne çıkan ikinci bir toma geldi. Merkezi Santiago’da bulunan ve ülkedeki en prestijli üniversitelerden biri olan UCh, solcu siyasi faaliyetlerin yuvası olarak bilinir. UCh’de gerçekleşen ilk bu tarz organizasyon olma özelliği taşıyan feminist işgal, okulu hızla büyüyen hareketin gayriresmi merkezine dönüştürdü. Birkaç hafta içinde, bir düzineden fazla üniversite bölümü grevlerle işgal edildi ya da işleyişi durdu.

Okul işgalleri “her zamanki işleri” kesintiye uğratır ve kurumsal gücün işleyişini kontrol etmeye yarar;  okul idarelerini öğrenci sorunlarına daha hızlı veya daha tatmin edici cevaplar bulmaya zorlayabilirler. Dahası, işgal edilen alanlar kendi kendini yöneten eğitsel, kültürel ve politik gelişim merkezleri haline gelir. Halk meclisleri tarafından yönetilen tomalar, öğrencilere doğrudan demokrasiye katılma fırsatı verir. 2006 ve 2011 gibi yoğun mücadele dönemlerinde, okul işgalleri o kadar yaygındı ki, bir nesil boyunca kültürel mihenk taşı haline geldiler. Diğer yanda feminist grevler bu geleneksel yöntemlere yeni bir boyut kazandırdı.

11 Mayıs’ta Pontificia Universidad Católica (PUC) hukuk fakültesinden 127 kadın öğrenciden oluşan bir grup, sınıflarda duydukları kadın düşmanı yorumların bir listesi de dahil olmak üzere, çalıştıkları cinsiyetçi ortamı kınayan bir genel mektup gönderdiğinde, halk şok oldu. Ancak şok, bu mektubun içeriğinden değil, geldiği yerden kaynaklanıyordu: PUC, gremialismo (Pinochet danışmanı Jaime Guzmán tarafından savunulan aşırı sağ bir ideoji) ile ilişkilendirilme olasılığı feminizmden daha yüksek olan muhafazakâr, dini bir kurumdu ve 2011 yılında öğrenci direnişi yükseldiğinde bile, PUC sadece bir toma yaşamıştı.

25 Mayıs’ta, bir grup öğrenci La Casa Central’ı (PUC’ın şehir kampüsünün ana binası) işgal ettiğinde her şey değişti. Bu tarihi toma, işgalciler liberal feminizmden tutun, doğrudan faşizmi savunanlara kadar yayılan diğer öğrencilerle çatıştığından hayli çekişmeliydi ve Basın söz konusu ideolojik anlaşmazlıklara ilgisini büyük ölçüde yitirmişti. Ancak öğrenciler, toma’nın ilk gecesinde, işgalciler ve gremialistalar arasında kısa bir çatışma yaşandığını bildirdi. Hem PUC’deki feminist ele geçirmenin şaşırtıcı yapısı, hem de müteakip sağ kanat tepkisi, feminist dalga ülke boyunca ilerlemeye devam ettikçe  gelecek daha büyük eğilimlerin habercisi oldu.

LİSE ÖĞRENCİLERİ MÜCADELEYE KATILIYOR

2018 feminist dalgasını öğrenci direnişinin önceki dönemlerinden ayıran birkaç faktör var. Bunlardan en önemlisi halk meclislerinin çoğunun “ayrılıkçı” işgaller lehine oy kullanmış olması; yani sadece kadınların ve cinsel muhaliflerin hoş karşılanmasıydı. Erkeklerin kabul gördüğü yerlerde bile, önderlik etmelerine göz yumulmadı. Bu, dışlanmaya alışık olmayan birçok erkek öğrenci için zorlayıcıydı. Gerilim özellikle karma sınıf tarzı uzun soluklu bir solcu öğrenci direniş geleneği üretmiş, ülkenin en prestijli devlet okulları olan liceos emblematicos‘ta görüldü. Feminist dalga,  bu okullarda erkek öğrencilerin yeni politik gerçekliğe uyum sağlayamaması halinde, gelenekte ayrılıkçı bir kopma tehdidiyle hareket içi cinsiyetçilik üzerine konuşma baskısı yaptı.

15 Mayıs 2018 saat 12:15’te, dönüm noktası niteliğindeki etkinlikte, Carmela Carvajal de Prat kız lisesinden 200 öğrenci Instituto Nacional erkek lisesini işgal etti. Bir kaç saat sonra onlara Javiera Carrera (başka bir kız lisesi)’dan dışarıda dayanışma protestosu yapan 60 kişilik bir öğrenci grubu katıldı. Feminist toma bir erkek öğrenci tarafından bir kaç gün önce tacize uğradığını bildiren Haitili hademenin şikayeti üzerine başladı.

Instituto Nacional öğrencilerini ve cinsiyetçi okul ceketi görüntüsünü içeren sahte bir tecavüz videosunun tirajından sonra gerilimler kırılma noktasına gelmişti. Carmela Carvajal öğrencileri müdür Fernando Soto’yu, cinsel taciz veya saldırı vakalarını ele almak için resmi bir protokol çağrısında bulunan Instituto Nacional öğrencileri tarafından sunulan dilekçeyi onaylaması ve istifa etmesi konusunda zorladı. Ayrıca okulun karma eğitime geçmesinde ısrar ettiler. Her iki talep de cinsiyetçi olmayan eğitim için daha geniş bir müfredattan söz ediyordu.

Ülke genelinde, erkek öğrenciler tarafından gerçekleştirilen çeşitli dayanışma eylemleri de dahil olmak üzere, yaklaşık bir düzine lise, feminist greve farklı yönlerden dahil oldu. Gerilimler sürmeye devam etti; ancak feminizmin erkek öğrencileri birlikte hareket etmek ya da geride kalmak arasında seçim yapacak kadar baskın hale gelmesi uzun sürmedi. Bu sağlam katılım Mayıs ve Haziran ayları boyunca gerçekleşen yürüyüşlerin büyüklüğüne de yansıdı.

Cinsiyetçi olmayan eğitim ve ataerkil şiddetin sona ermesi başlıkları altında bir araya gelen Santiago merkezli lise ve üniversite öğrencileri, 16 Mayıs’ta Şili tarihinin en büyük feminist seferberliğinde harekete geçti. Şili Öğrenci Federasyonu (CONFECH) tarafından başlatılan bu yürüyüş, bordo kar maskeleri giyerken üstsüz yürüyen genç kadınların gösterişli gruplarıyla dünyanın gözüne çarptı – bu görüntü, bedensel özerklik kutlaması olmasının yanında bir  güç gösterisi olarak da seçilmişti.

C8M HALK MECLİSİ

2011 yılında, ücretsiz eğitim için mücadele, neoliberal özelleştirme politikalarının çalışan insanları nasıl etkilediğine dair daha geniş eleştirilere kapı açtı. Böylece öğrenci hareketi soldaki siyasi tartışmaları ve faaliyetleri canlandırabildi. Mayo Feminista‘da öğrenciler bir kez daha popüler anlatıya hakim oldular. Ancak, hareket sadece yeniden etkinleşmişti ve feministleri eğitim alanının ötesinde birleştirmek için gerekli strateji ve altyapıdan yoksundu. Bu görev, üniversite grevleri başladığında hala aktif olan tek geniş feminist koalisyon olan Koordinadora 8 de Marzo‘ya düşecekti.

Beş hafta önce, C8M, Şili’nin çeşitli sosyal hareketlerini temsil eden feministleri Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü’ndeki yürüyüşte başarıyla bir araya getirdi. Artık, aynı şeyi sadece birkaç gün için değil, devamlı olarak yapabilmenin zorluğu ile karşı karşıyaydı.  Koalisyona en aktif öğrenci feministlerin yanı sıra Coordinadora No + AFP gibi diğer sosyal kuruluşları temsil eden üyelerin de katılımıyla engelleri aşmak kolaylaştı.

Bununla birlikte, feminist hareket hâlâ büyük ölçüde öğrenci faaliyeti olarak tanımlanıyordu ve üyelerinin farklı konumlarda kolektif bir kimlik oluşturması için harekete geçilmesi gerekiyordu. C8M, bu amaca yönelik ilk adımın popüler bir ittifakın çağrılması ve kadınların ve cinsel muhaliflerin eğitim sektörü dışındaki katılımlarını aktif olarak istemek olduğunu belirledi.

Meclis 19 Mayıs’ta işgal altındaki UCh hukuk fakültesinde yapıldı. Kayıt, güvenlik ve çocuk bakımıyla ilgilenen erkek öğrencilerle birlikte 100’den fazla feminist katıldı. İşi tartışmayı belirlemek değil, bir dizi yönlendirici soru aracılığıyla dile getirmek ve ilerletmek olan C8M üyeleri tarafından kolaylaştırma sağlandı.

Meclisin önceliklerinden biri, 8 Mart 2019’da genel grev için seferberliği tartışmaktı. Bu tema hem heyecanı hem de tartışmayı uyandırdı; çünkü birçok katılımcının başkentin seçkin üniversitelerinde sağlam bir feminist hareketten sakındığı açıktı. Bir katılımcı tutkuyla tüm feministlerin okullarını işgal edemeyeceğini hatta bir gün bile greve gidemeyeceğini savundu.

Bir C8M üyesi, transversal bir hareketin tohumlarının önceden ekilmiş olduğunu ve mükemmelliğin iyiliğin düşmanı olmaması gerektiğini söyledi. Şilili, göçmen ve yerli kadınların yaşadıkları karmaşık olayları gerçek anlamda temsil eden genel bir grev ortaya koymak için, hareketin ortak siyasi zemin geliştirmek ve kimseyi geride bırakmayan, çok sektörlü talepler ilerletmek zorunda olduğunu savundu. Genel grev -feminizmin kendisi gibi- ataerkilliğe tüm cephelerde karşı koymak için bir araç olmalıydı.

Meclis, bu bağlılığın ilk testinin 1 Haziran’da “Güvencesizliğe Karşı Feminist Hareket Günü” çağrısı ile yapılacağını belirledi. C8M, Santiago şehir merkezindeki bir yürüyüşle sınırlanmak yerine, katılımcıların günlük mücadelelerini yansıtan merkezsiz eylemleri teşvik etti. Bu strateji, kadınların geleneksel direniş yöntemlerine katılımının başlıca engelinin güvencesizliğin kendisi olduğu anlayışından ortaya çıktı. Kayıtdışı işçilerin sendikaları yoktu, ev kadınları ve bakıcılar maaş almıyorlardı ve göçmenler işten ayrıldıklarında yasal sonuçları riske atıyorlardı. Bu nedenle, güvencesizliğe karşı mücadele, bu ötekileştirilmiş işçilerin kendi kendilerini örgütleyebilmeleri ve iktidar kurabilmeleri için gerekli koşulları yaratma mücadelesi de olacaktı.

GÜVENCESİZLİĞE KARŞI FEMİNİST EYLEM GÜNÜ

1 Haziran eylemi, Amerika’da senede bir başkanın da katılımıyla kongrenin ortak oturumunda gerçekleşen ulusa seslenişin benzeri olan cuenta pública ile aynı zamana denk gelecek şekilde düzenlendi. Feminist dalga tüm hızıyla devam ederken, Başkan Piñera’nın kadın hareketinin ortaya koyduğu sistemle ilgili daha derin eleştirilerden kaçınırken, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yönelik bir dizi politika olan Agenda Mujer’in kabul edilmesine uğraşması bekleniyordu. Önerilerinde cinsiyet ayrımı yapmayan eğitime, güvenli ve yasal kürtaja veya ataerkil şiddeti sona erdirmeye değinmedi. Dahası, evde çalışan veya gayri resmi ekonomide hayatı parçalanan kadınlar için hiçbir çözüm sunmadı. Esasında, Agenda Mujer, özellikle toplumun üst kademesinde bulunan kadınlar için tasarlanmış gibi görünüyordu.

Piñera, Şili Kongresi’nden önce konuşurken, C8M Twitter üzerinden kendi cuenta pública‘sını gerçekleştirdi. 10 dakikalık bir videoda, sözcüler, sırayla Şili’deki kadınların hayatlarındaki ataerkil baskının karmaşık tezahürlerini tanımlayarak, transversal bir feminist harekete ihtiyaç olduğunun altını çizdiler. Gün ilerledikçe, mahalle düzeyinde seferberlikler, halk meclisleri, sanatsal girişimler, izinsiz yürüyüşler, trafiği engelleyen eylemler ve cacerolazos (gürültü gösterileri) dahil olmak üzere ülke çapında geniş bir faaliyet yelpazesi ortaya çıktı. Başkentte bazı eylemler polis baskısında gerçekleşti;  en dikkat çeken katılımcıların tazyikli suyla ve çokça insana yapılan tutuklamalarla dağıtılmasıydı.

Ulusal etkisine rağmen, eylem günü Mayo Feminista tarafından üretilen ilk ivmeyi sürdürmek için yeterli değildi. Temmuz ayı sonları yeni bir dönemin başlangıcı oldu ve birçok öğrenci meclisi, grevlerini ve işgallerini sona erdirmenin zamanı geldiğini hissetti. Zaten bazı tomalara, üniversite idarelerinin emirleri üzerine polis tarafından müdehale edilmiş veya talepler için başarılı bir şekilde pazarlık yaptıktan sonra anlaşmalı olarak sonlandırılmıştı. Feminist dalga açıkça geriliyordu ve birçoğu, öğrenciler sınıflarına döndükten sonra harekete ne olacağını merak ediyordu.

YEŞİL DENİZ

2015’ten başlayarak, Şili ve Arjantin’deki feminist hareketler ataerkil şiddete karşı artan öfke dalgasıyla yükseldi. Şili feministleri mücadelelerini “yaşamın güvencesizleştirilmesine karşı” olarak ifade etmeye devam ederken, Arjantinli feministler kürtajı yasallaştırma mücadelesine odaklandılar. Bu, NiUnaMenos hareketinin doğal bir uzantısıydı, çünkü Arjantinli feministler güvenli, yasal ve erişilebilir kürtajın reddini devletin bir kadın öldürme şekli olarak gördüler. Tarihsel açıdan, kürtaj sadece hamilelik annenin hayatını tehdit ettiğinde veya tecavüz ürünü olduğunda yasaldı. Bununla birlikte, bu koşullar karşılandığında bile bir kürtaj hakkı elde etmek inanılmaz derecede zordu. Sonuç, gizli düşüklerden kaynaklanan yüksek ölüm oranı oldu.

Nisan ayında Arjantin Kongresi, kanunda olası değişiklikler hakkında açık toplantıyı kabul etti. Feministler bu siyasi açılım etrafında birleştiler, başkentin ve ötesinin sokaklarını ve meydanlarını seferberlikleriyle doldurdular. Beyaz fular takıp diktatörlüğe direnen Plaza de Mayo Anneleri gibi, yasal kürtaj için mücadele eden feministler de, parlak yeşil bandanaları mücadelelerinin bir sembolü olarak popülerleştirdiler.

14 Haziran’da, gebeliğin ilk 14 gününde kürtajı yasallaştıran bir yasa tasarısının alt meclisden geçmesiyle birlikte ivme zirveye ulaştı. Kongre dışındaki yüz binlerce kişilik kutlama kalabalığı, yeşil bandana ve yüz boyalarıyla feministler, Buenos Aires şehir merkezini ağzına kadar dolduran bir marea verde, yani“yeşil deniz”e dönüştürdü.

Bu zafer, Şili feministlerine neşe ve umutla ilham kaynağı olarak Andes boyunca yayıldı. 2017’ye kadar Şili, tüm Latin Amerika’daki en kısıtlayıcı kürtaj yasalarından birine sahipti. Bu yasa, Bachelet yönetiminde üç standart istisnayı içerecek şekilde değiştirilmişti: tecavüz, cansız doğum ve annenin yaşamına yönelik tehdit. Ancak feministler #nobastan3causales yani “üç neden yeterli değil!” sloganı altında mücadeleye devam ettiler. Bu yeni coşku dalgası, o sırada sadece bir ay sonra gerçekleşecek kürtajı yasallaştırma lehine yıllık yürüyüşe yönlendirildi.

25 Temmuz’da yürüyüş geleneği, 2013’te Santiago’nun en prestijli katedrallerinden birinin işgaliyle sona eren, belediye başkanının ve diğer hükümet yetkililerinin katıldığı özel bir kitleyi kesintiye uğratan bir yürüyüşle başladı. O zamandan beri her yıl kürtaj hakları aktivistleri, şimdi C8M de dahil olmak üzere kürtaj yanlısı gruplardan oluşan bir koalisyon olan Coordinadora Feministas en Lucha (Mücadele Koordinatörü veya CFL’deki Feministler) aracılığıyla bir yürüyüş düzenliyorlar. CFL, ikonik yeşil bandananın, tarihi bir feminist oy hakkı grafiğini üstsüz bir öğrenci protestocu görüntüsüyle birleştiren bir logoya sahip Şili versiyonunu geliştirdi.

2018 Yürüyüşü, ulusal düzeyde seferber olan yaklaşık 100.000 ve Santiago’da yürüyen 50.000 kişiyle büyük bir yürüyüştü. Ancak, kürtajın yeniden bir kamuoyu tartışması konusu olması, aşırı sağcıların yürüyüşü ilk büyük anti-feminist saldırılarını başlatmak için bir fırsat olarak kullanmalarına sebep oldu.

     Movimiento Social Patriota (MSP, üçüncü görüş yanlısı bir faşist örgüt) sokağı hayvan kanına buladı ve yürüyüş yolunu yanan barikatlarla bozmaya çalıştı. Yürüyüşün farklı bir bölümünde, bir grup maskeli kişi geçerken birkaç kadını bıçakladı. Ertesi gün MSP, sorumluluğu reddeden bir açıklama yaptı; ancak bu mağdurlar ve tanıklar tarafından yalanlandı. Söz konusu olayın haberi yayılırken, feministler sosyal medyayı yürüyüşün ilham verici fotoğraflarıyla doldurdular ve bu terör eyleminin onları sokaklardan uzak tutmayacağını açıkladı.

İki hafta sonra feministler, son şiddet eylemleri tarafından sindirilmediklerini aşırı sağcılara sağa gösterme fırsatına eriştiler. Arjantin Senatosu nihayet yeni kürtaj tasarısı için sonuca götüren bir oylama yaptı. Latin Amerika’da seferber olan feministlerle dayanışma içinde, C8M ve müttefik feminist oluşumlar Santiago’daki Arjantin Konsolosluğu önünde bir protesto yapılması çağrısında bulundu. Marea verde bir kez daha sokakları doldurdu ama hayal kırıklığı yaratan sonuçlarla karşılaştılar. 15 saat süren müzakerenin ardından, Senato taslağa 38-31, olumsuz oy verdi. Bu yenilgiye rağmen, kendilerini güvenli ve özgür kürtaj mücadelesine adayan feministler yılmadı. Zafere hiç olmadığı kadar yaklaşmışlardı ve mücadele devam edecekti.

FEMİNİST İSYANIN HATIRALARI

Şili’de Eylül, sıcak havaların geri dönüşünü ve ulusal bayramların onuruna bir hafta süren kutlamaları işaret ediyor. Ancak 11 Eylül, General Pinochet’nin, demokratik olarak seçilmiş Dr. Salvador Allende hükümetini deviren ve 1989’a kadar kanlı bir diktatörlük kuran darbesinin yıldönümü. Bu nedenle, Eylül aynı zamanda o dönemde işlenen vahşeti düşünmek ve gözaltına alınan veya kaybolanların da hatırlandığı bir ay.

Bu ruhla C8M – şimdi Coordinadora Feminista 8 de Marzo veya CF8M – , Eylül ayını baskı karşısında yenilikçi ve güçlü feminist mücadele tarihinin kutlamasına dönüştürmek için Colectivo de Mujeres Sobrevivientes, Siempre Resistentes (Hayatta Kalan Kadınlar, Her Zaman Direnişte veya CMS-SR) ile işbirliği yaptı.

2 Eylül’de bir grup feminist kolektif, “Venda Sexy” olarak bilinen eski işkence merkezinin önünde bir girişim gerçekleştirdi. 1974’ten 1975’e kadar sürdürülen Venda Sexy, Pinochet’nin gizli polis teşkilatı tarafından ortadan kaldırılmadan önce birçok siyasi mahkumun tutulduğu yerdi. Diğer suçların yanı sıra, işkencenin bir parçası olarak mahkumlara uygulanan cinsel şiddet nedeniyle de ünlüydü. Feminist organizatörler, tecavüz ve cinsel aşağılanmanın kadınlara korku aşılamak ve onları evlerine kapatmak için nasıl kullanıldığını vurgulayarak bu mirasın doğrudan üstüne gitti. Etkinlikte anılan karanlık tarihe rağmen, hala büyük bir sevinç vardı. Yaşlı feministler, gençlerle birlikte bir güçlendirme sloganı altında birleşti: “Biz şiddet kurbanı değiliz, biz hayatta kalanlarız!”

Tüm ay boyunca ikonik direniş yöntemleri yeni bir bağlamda yeniden dirildi. 10 Eylül’de CF8M ve CMS-SR, başkanlık sarayının önündeki meydanda bir olla comun veya “ortak pot” a ev sahipliği yaptı. Diktatörlük altındaki gıda kıtlıklarından kurtulmak için insanlar yıkıcı fikirler de dahil olmak üzere sahip olduklarını paylaşmak için bir araya geldi. Bu modern enkarnasyonda, organizatörler katılımcıları basitçe arkadaş ve komşuları besleme eyleminde var olan devrimci mirası tanımaya davet etti.

Eylül ayında, “Feminist İsyanın Hatıraları” ayıyla ilişkili olmayan ve feminist katılımın yoğun olduğu başka önemli tarihler de bulunuyordu. Göçmen ve insan hakları örgütleri 30 Eylül’de göçmenlerin, özellikle Haiti’dekilerin maruz kaldıkları insanlık dışı muamele konusunda bilinçlendirme amacıyla Irkçılığa Karşı Yürüyüş’ü başlattılar. Bu etkinlikte, kız bebeğini terk ettiiği iddiasıyla polis tarafından gözaltına alındıktan sonra ölen Haitili bir göçmen olan Joane Florvil anıldı.

Joane’e eşi ve arkadaşları tarafından yas tutulmasının yanında, ancak ölümünü çevreleyen propaganda onu zaten devlet şiddetine karşı mücadelenin bir sembolüne dönüştürmüştü. Yürüyüşün organize edilmesinde yer alan, açıkça feminist olduğunu duyurmuş tek oluşum CF8M idi. Grubun katılımına, yabancı düşmanlığının, siyahi karşıtı ırkçılığın ve kadın düşmanlığının; hem hükümet politikalarında, hem de bireysel ayrımcılık eylemlerinde nasıl ortaya çıktığı konusunda kesişen noktalar ön ayak oldu. Amaçlarının bu harekete liderlik etmek değil, tüm göçmenlerle dayanışma içinde olmak olduğunu bildirdiler.

2018 boyunca CF8M, hareketin düşüşü ve akışını tahmin edip kendilerini buna göre konumlandırabildi. Bu emeğin meyvesi Eylül ayında, diktatörlükten kurtulan feministlerle üniversite işgallerini yeni sonlandıran öğrenciler birlik olduğunda ortaya çıktı. Dahası, yeşil bandanalar yasal kürtaj mücadelesinden çok daha fazlasını temsil etmeye başlamıştı.

Hareket yavaşça enine büyüyordu ve buna bağlı olarak daha etkili hale geliyordu. 8 Mart’a giden süreçte, bu yeni keşfedilen gücü, Şili’nin her kesiminde feministlerin dudaklarında olacak olan yeni bir sloganın altında genişletmenin zamanı gelmişti: La huelga general feminista iva! Feminist genel grevi geliyor!

Bu yazı roarmag.org sitesinden alınmıştır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir