Feminist Üniversite Mücadelesinde: FEMİNİST MÜHENDİSLİK
Bilimi feminist penceremizden kavramak bilimi kamusal olarak yeniden örgütlemekten geçer. Şu açıktır ki bilim faaliyetlerinde tüm bu eril tahakkümü yıkmak ancak feminist bir üniversite koşuluyla mümkündür.
Bilginin Metalaşması Ve Sermaye Çıkarları İçin Kullanılması
Kapitalizmin dünya çapında kendini tekrar tekrar üretme çabasında elbette üniversitelerde önemli bir yerde duruyor. Bilim üretiminin gerçekleştiği kurumlar olan üniversiteler kapitalizmin ihtiyaçlarına göre kurgulanıyor. Üniversitelerdeki bilim faaliyetlerinin üniversite içinde kurulan teknokentlerle. özel şirketlere ait ARGE çalışmalarıyla gerçekleştirilen faaliyete dönüştürülmesi bilginin metalaşmasına sebep olmuştur. Artık bilgi halk yararına değil sermayenin çıkarına olduğu zaman desteklenen, üretildiği zaman bunun sermayenin kullanımına sunmak için üretilmesi şartlanan bir meta haline getirilmiştir. Bilginin metalaşması aynı zamanda üniversitenin kamusal bir hak halinden çıkarak üniversitelileri müşteri olarak gören bir kuruma da dönüşmesine sebep olmuştur. Yemekhane ve ulaşım zamları ve varolan ekonomik kriz üniversitelilerin giderek yoksullaşmasına ve neredeyse okuyamaz hale gelmesine sebep olmuştur. İstanbul üniversitesi Sıra arkadaşımız Sibel Ünli ‘’yemekhane kartımda para kalmamış sadece bir lira var’’ sözüyle aramızdan ayrıldı. Sibel’in kendi yaşamına son vermesinin bir sebebi de etbette ki bu yoksulluktu.
Bilginin bu dönüşümü aynı zamanda üniversiteli kimliğini erozyona maruz bırakmıştır. Üniversitelerde bilimin, eşitliğin, dayanışmanın yerine metayı, yalnızlığı, bireyselleşmeyi koyan kapitalist sistem yabancılaşmayı ve tarafsızlığı örgütleyerek varlığını sürdürmektedir. Ürettiği bilgiye yabancı kendi arasında rekabetçi ilişkiler kuran üniversiteliler gelecek hayallerini ancak bu şartlarda kurabilir düzene zorlanmaktadır.
Üniversitelerde Bilimin Cinsiyeti
Bu kapitalist dönüşümün yanında cinsiyetçilik de her alanda olduğu gibi üniversitelerde bilgi üretim süreçleri dahil her türlü faaliyette kendini gösteriyor. Toplumsal cinsiyet normlarına göre kadınların akılcılıktan uzak, duygusal, kırılgan görülmeleri pozitif bilimlerin erkeklerin alanı olarak kabul görmesine sebep olmaktadır. Erkeklerin matematik ile ilişkilendirmesi ve ‘’doğal bir sonuç olarak mühendisliğe uygun görülmeleri’’ algısı kadınların mühendislik bölümleri tercihlerini etkiliyor. Aksi taktirde kadınların sosyal bilimlere eğilimli olduğu kabulü ile ‘’kadınlara uygun görülen bölümler’’ dışında eğitim gören kadınların ilk yıllarından itibaren tercihleri sorgulanmakta, bilgi üretiminde ve bilgiye ulaşmada sorun yaşamaktadırlar. Kadınlar bu teknik bölümlerde sınıf içindeki erkeklik hallerine, tacize sıklıkla maruz bırakılıyor. Bununla beraber eğitim içeriğinde de kadınların cinsiyetçi müfredat ve uygulamalarla karşılaştığı bir üniversite var önümüzde. Laboratuvar çalışmalarında yapılacak işler cinsiyete göre belirleniyor ve hatta sunulan bilimsel bilgi dahi toplumsal cinsiyet dahilinde anlatılıyor. Kadınlar aynı zamanda (özellikle şantiye stajı gibi) staj yeri bulmakta yine kadın olmaktan doğru ayrımcılıkla karşı karşıya bırakılıyor. Bu bağlamda mühendislik eğitimi gören kadınlar eğitimleri süresince kendileri için daha uygun olacağı gerekçesiyle sahada(şantiye vb. ofis dışı alanlar) değil ofiste çalışmak üzere planlama yapması gerektiği konusunda söylemler üretiliyor. Sonuç olarak kadınlar teknik bölümleri tercih etse bile konumları eril sistem tarafından belirlenmeye çalışılıyor.
Üniversitelerde yaşanan tüm bu cinsiyet ayrımcılığı AKP iktidarı döneminde katlanarak karışımıza çıktı ve çıkamaya da devam ediyor. Üniversitelerde üstten talimatlarla gerçekleştirilen gerici, kadın düşmanı etkinlikler yaşanırken Tayyip Erdoğan’ın Japonya gezisinden sonra Kadın üniversiteleri tartışmasını açmasıyla taçlanmış oldu. Zaten kendisi kadın erkek eşitliğine inanmayan Erdoğan Kadın Üniversiteleri tartışmasıyla aslında kadınları kamusal alandan izole etmeyi amaçlamaktadır. Pozitif bilimleri bırakın kadınlar üniversitenin her alanından çıkartılmak isteniyor.
Feminist Üniversite Şart!
Şunu biliyoruz ki bilimde cinsiyetçiliği açığa çıkarmak kadınların bilim alanından dışlanmış olduklarını ve aynı zamanda bilim alanındaki başarılarını ortaya koymakla yetmez. Bilimde eril tahakküm aynı zamanda onun doğaya hakim olan sermaye için üretilen bir anlayışı barındırıyor. Öncelikle var olan bilimi eleştiriyoruz ve feminist bakış açımızı ortaya koyuyoruz. Bilimi feminist penceremizden kavramak bilimi kamusal olarak yeniden örgütlemekten geçer. Şu açıktır ki bilim faaliyetlerinde tüm bu eril tahakkümü yıkmak ancak feminist bir üniversite koşuluyla mümkündür. Feminist üniversite demek bilimi feminist bakış açısıyla ele alıp halk yararına doğaya karşı tahakküm kurmadan üretilmesi demektir. Feminist bir üniversite için teknik bölümlerde kadın akademisyenler dahil kadın öğrencilerin maruz bırakıldıkları mobinge karşı mekanizmalar oluşturmak, cinsiyetçi müfredatı, cinsiyetçi bilgi aktarımını, cinsiyetçi söylemleri alaşağı edecek feminist dönüşümü sağlamak şarttır. Biz kadınlar hayatın her alanında var olmaya devam edeceğiz. Bu varoluşumuz ancak feminizmle mümkündür. Toplumsal cinsiyetten azade nesnel bir bilim üretimi için feminizmi seçiyoruz. O halde feminist bir üniversite için dayatılan tüm toplumsal cinsiyet rollerine, teknik bölümlerin ‘’erkek işi’’ anlayışına, bilimin eril tahakkümüne karşı mücadelemizi ve dayanışmamızı büyütüyoruz.