Feminist Üniversite mücadelesinde: FEMİNİST İKTİSAT
Feminist iktisadın mücadelesi özel yahut kamusal alanda kadınların emeklerinin ücretlendirilmesidir. Öyle ki, modern dünyada finansal anlamda güvencesiz olmak ötekileştirilmek demektir. Kadın istihdamının sistemsel yönüyle düşük olması kadınların çalışmadığı anlamına gelmemektedir.
Görünmezleştirilen emeğimiz
Yaşamın her alanında varlığını doğrudan ya da dolaylı olarak yakından hissettiğimiz patriyarka, kendine ekonomi biliminde de yer bulmuştur. Ana akım iktisat olarak anılan ve düşüncelerini klasik okul düşünce tarzıyla temellendiren neoklasik okul, mevcut iktisatta egemenliğini sürdürmektedir. Kısacası uygulanan modeller klasik okuldaki modeller gibi ataerkil ve cinsiyetçidir. Erkek egemen sisteme ve onun tüm sacayaklarına karşı direnişte olan feministler iktisada da feminist bir bakış açısının gerekliliğini ortaya koymuştur. Feminist iktisat, yalnızca kadınlar için değil halkın tamamı için eşitlik mücadelesidir. Kadın emeğinin görünmezleştirilmesi, iş hayatında erkeklerle aynı ücretleri alamaması, eşit şartlarda çalıştırılmaması, güvencesiz ve ucuz iş gücü olarak görülmesi gibi ayrımcılıklar kadınlar için yakıcı sonuçlara evrilmektedir. Bir yandan da ücretli bir işte çalışmadıkları için ev kadınların ana-akım ekonomide değil işsiz, işgücü dahi görülmemesi, istatistikleri yanıltarak mikro iktisadi bütün verilerin şeffaflığını etkilemektedir. İşgücü nosyonuna emekliler, öğrenciler, engelli ve bakıma muhtaçlar dahil edilmezken “ev işleri ile ilgilenenler” denilerek kadınların da sığdırılmadığı görülmektedir.
Kadın istihdamına bakıldığında ülkeler açısından farklılık görsek de temelinde kadınların yaşadığı sorunlar tüm dünyada aynıdır. Özellikle salgın sürecinde derinleşen işsizlik şaşılmayacak şekilde en çok kadınları etkilemiş; kadın işgücü yüzde 9,9, kadın istihdamı yüzde 8,7 azalmıştır. Buradaki temel kaygı kadınların tam istihdam edilmesi, sisteme taşeron olmaları veya sömürü çarkının bir dişlisi haline gelmeleri değildir çünkü kapitalizmin kendisini oluşturan bu iktisat yaklaşımı erkeklerle kadınları eşit haklar düzleminde istihdam etse de sömürü düzenini sürdürmektedir. Feminist iktisadın mücadelesi özel yahut kamusal alanda kadınların emeklerinin ücretlendirilmesidir. Öyle ki, modern dünyada finansal anlamda güvencesiz olmak ötekileştirilmek demektir. Kadın istihdamının sistemsel yönüyle düşük olması kadınların çalışmadığı anlamına gelmemektedir. Kadınlar ev içi uğraşlarda kıt kaynak olan zamanlarının tümünü harcamakta, ağır iş olarak nitelendirilebilecek işler yapmakta, toplumdaki bireylerin mikro bazlı ilk eğitimlerini vererek yine üretime katkıda bulunmaktadır. Binaenaleyh kadınlar hem ücretsiz çalıştırılıyor hem de yeniden üretimi sağlayarak sistemin bedava işçileri haline getiriliyor. Öyledir ki, kadınların ev içindeki görünmez emeği, kayıtlı iş hayatında olduğu gibi belirli saatler arasında sınırlandırılamamaktadır. Bu tartışmalar ışığında Türkiye’de kadın emeğini görünmez emek olarak görmek zor değildir. Ancak bu görünmeyen emeğin geleneksel iktisat bakışı ve ölçüm yollarıyla belirlenmesi oldukça zordur.
Ev içinde verdikleri bu emekler karşılıksız kaldığı için yüzünü sistem içi iş gücüne dönen kadınlar mobbing gibi iş yeri baskılarına, tacizlere maruz bırakılmakta ya da hiçbir şekilde sosyal hak talep edemeden düşük ücretlere çalıştırılmakta, iş güvenlikleri yok sayılmakta veya emekleri karşılık görememektedir. Bu karşılık görememe hali ise cam tavan uygulamasıyla* da karşımıza çıkmaktadır.
Ekonomi, siyasetten ayrılamayacak bir gerçeklik olarak toplumsal yapıyı etkiliyor. Suriye savaşı ve Kürt illerine yönelik devlet şiddetinin sistematikleştirilmesiyle beraber yoğun göç dalgasının etkisiyle son yıllarda kadın emeği kayıt dışı ekonomiye kaymaktadır. Bu kayma zaten ezilmiş cinsiyet olan kadınları, savaşın vermiş olduğu etkiyle iyice ezilmiş ve emek piyasasında da yine güvencesizleştirmiş, sömürü oranını artmıştır. Kaldı ki ücretli çalışma yaşamı ev içi emek sömürüsünü engellemezken kadınlara daha az ödeme yapılması, kadınların rasyonel olarak emeğini arz etmekten kaçınmasına neden olmaktadır.
Özcesi, patriyarkal kapitalizm kıskacında kadınlar üretken/üretken olmayan alanda çalışmakta ancak emeklerinin karşılığını alamamaktadır. Hatta bunlara dair bir veri dahi ortaya konulamıyor çünkü fakültelerde gördüğümüz iktisat bilgisi “rasyonel insan”ı erkek temelli almakta, datalarını kadın emeğini görmezden gelerek toplamaktadır. Bunlar doğrultusunda sisteme dişli yaratmaya çalışarak hem cinsiyet körü hem de toplum yararına olmayan bir bilgi yığını üretmektedir. Neoliberalizm ve özelde AKP faşizmi ile sermayeye bilgi ve işçi üretir hale gelmiş üniversitelerin yalnızca mekansal değil bilişsel feminizasyonları da sağlanmadıkça ne kampüsler ne de toptan hayatlarımız kadınlar için yaşanılabilir olacaktır. Feminist üniversite ihtiyacı kendini her alanda olduğu gibi iktisat alanında da belli etmiştir. Nitekim feminist bir toplum ancak kampüslerin kadın ve LGBTİ+ öğrenciler için güvenli olması ile üretilen bilimsel bilginin cinsiyet körü ve sermaye yandaşı olmamasıyla mümkündür. Feminist üniversite talebi kadınlar için yaşamsaldır bu yüzden talepte kalmayıp mücadeleye dönüşmüştür. Yaşasın feminist mücadelemiz!
*İş hayatında yükselememek. Belirli konumlardaki önceliğin erkeklere atfedilmesi.